Vazgeçmek nedir? İnsan neden vazgeçer?

hep sevdiklerimizden vazgeçmek zorunda kalıyoruz. Ya bizi biz istemeden terk ettikleri için zorunda kalıyoruz ya da bize zarar verdiklerini ya da bizim onlara zarar verdiğimizi düşündüğümüz için onları bırakmak, onlardan kurtulmak istiyoruz. Ölen sevdiklerin ve sigara gibi düşün… özür dilerim belki çok ağır bir benzetme oldu ama…

Ölen zaten gidince elimizde bir çare kalmıyor.

Sigara seni sevmeyen, seni istemeyen, ve sana zarar veren ( bildiğin halde gitmesini istemediğin) sevdiğin gibi. Seni seviyor ama senin istediğin gibi değil. Seni hiç bir zaman da öyle sevmeyecek ve bu yaşın 70 de olsa değişmeyecek. ruhuna, sağlığına zarar. çünkü sen onu seviyorsun. onun seninle hiç bir bağlantısı yok, arkadaş olmaktan öte!

belki sevmemek değil de o şekil de istememek ve bunu kabullenmek olay.

hepsinin geçtiğini, geçeceğini bilerek kabul etmek.

geçer mi demeyeceğim, hayat bu, her şey geçiyor, yeter ki sağlıklı olsun insan…

ama zor.

biraz kafam güzel, sigara benzetmesi ne kadar doğru oldu bilemiyorum ama.

bazı şeyleri bırakması zor.

sigara o kadar zor değil de… seni sevmeyenin seni sevmesini istemesini bırakmak daha zor geliyor insana.

ve bunu hiç bir şeyin değiştiremeyeceğini bilmek ama devam etmek zor.

ama hayat bu. böyle büyüyoruz galiba. yaş alıyor ve yaşlanıyoruz.

önceden kızdığımı düşündüğüm herkese, her şeye bakınca, şu anda olan her şeyin geçeceğini biliyorum.

hepsi geçecek. bana neler bırakacak bilmiyorum ama ne kadar kötü olabilir ki? ölmüyor isem? ölmüyor isek?

ben hep böyleyim, hiç bitmeyecek gibi sevip, sevilmeyince yere çakılan ve uçmayı beceremeyen Rabiş işte..

çok ta şey etmeyin yani 🙂

ama bir şey öğreniyorum galiba…

öğrenmek o kadar güzel bir şey ki…

öğrendiğime ve öğrenmeme sebep olanlara ayrıca şükrediyorsun.

Sahip olduğum her bir insan ve her şey için çok mutluyum…

ama biraz üzgünüm olamayanlar için.

işte hayat dediğim bu.

çok saçmaladım belki ama şu anda okuduğun ben bu…

sahip olduklarına her zaman şükreden ama şu anda içinden mutsuz, kendine kırgın ve kızgın. sebebininde kendi olduğunu bilen!

çok iyi değilim ama her şey daha güzel olacak umudumu kaybetmeden…

her daim dinlediğim bir Nazım Hikmet eserini Genco Erkal, Fazıl Say ve Zuhal Olcay!ın, dile getirdiği küçük bir an ile sonlandırıyorum. Nazım Oratoryosun’ nun farklı versiyonlarını internette bulabilirsiniz. Ben en sevdiğim küçük bir anı ile gecemi kapatıyorum…

Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuvarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,
hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,
ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,
yaşamak yanı ağır bastığından.
1947″Şiirin Merkezi- Siirblog.com

About rabiakaraagac

if you can't win them with facts, dazzle them with dreams... rabiakaraagac tarafından yazılan tüm gönderileri görüntüle

Yorum bırakın